SSM Müsteşarı İsmail DEMİR

 

SSM Müsteşarı Prof. Dr. İsmail DEMİR

Prof. Dr. İsmail DEMİR Müsteşar, 1960 yılında Elazığ'da doğdu. 1982 yılında İTÜ'den Uçak Mühendisi olarak mezun oldu. Uludağ ve İstanbul Teknik Üniversitelerinde birer yıl Araştırma görevliliği sonrasında 1985 yılında ABD'ye Yüksek Lisans ve Doktora öğrenimi için gitti. Michigan Üniversitesi'nde Uygulamalı Mekanik, Purdue Üniversitesi'nde Uçak Mühendisliği dallarında Y. Lisans, Washington State Üniversitesinde Makina Mühendisliği alanında Doktora derecesi aldı. 1992'den 2003 yılına kadar Suudi Arabistan, ABD ve Kanada'da çeşitli üniversite ve araştırma kurumlarında öğretim üyesi ve araştırmacı olarak görev yaptı. 1997'de Uçak Elemanları ve Malzemesi dalında Doçentlik ünvanı aldı. 2003 yılı sonunda Eğitim Başkanı olarak THY Anonim Ortaklığında göreve başladı. 2005 yılında Teknik'ten sorumlu Genel Müdür Yardımcısı, Mayıs 2006 yılında ayrı bir tüzel kişiliğe kavuşturulan THY Teknik A.Ş.'ye Genel Müdür olarak atandı ve bunun yanı sıra Yönetim ve İcra Kurulu Başkan vekilliklerini ifa etti. 2013 yılında Profesörlük ünvanı aldı. THY grup ortaklıkları olan Türk Motor Merkezi (TEC- Turkish Engine Center), Goodrich THY Teknik Goodrich Servis Merkezi (GTTSC- Goodrich Turkish Technic Service Center), Türk Koltuk Şirketi (TSI -Turkish Seat Industries), Uçak Mototru ve Gaz Tribünü Bakım Merkezi (TURKBINE) şirketlerinde Yönetim Kurulu Başkanı ve Türk Kabin İçi (TCI-Turkish Cabin Interior) şirketinde yönetim kurulu üyesi olarak görev yapan Demir, Resmi Gazete'nin 12-04-2014 tarih ve 28970 sayısında Milli Savunma Bakanlığı tarafından Savunma Sanayi Müsteşarlığına atandı. Çeşitli uluslararası dergi ve konferanslarda kompozit malzemeler, çatlak mekaniği, teorik ve nümerik elastik modellemeler, mikro elektromekanik konularında çok sayıda makalesi yayımlanan DEMİR, evli ve dört çocuk babasıdır.

Türkiye Kararlı Olduğu Müddetçe Hedefe Kitlenip, Er veya Geç Hedefine Ulaşacaktır

Yerlilik ve millilik vurgusunu, biz aslında zaman zaman değil, her zaman yapıyoruz. Hiç vazgeçmediğimiz, belki bütün konuşmalarımızın, yazılarımızın, arkadaşlarımızla iletişimimizin ana mihverinde bu konu bulunuyor. Bu vazgeçemeyeceğimiz bir unsur. Özellikle savunma sanayinde ama bunu biraz daha geniş düşünmek gerekiyor.

Murat Yetişgin, HASUN TÜRKİYE; Sayın Müsteşarım, her şeyden önce, savunma ve havacılık sanayiine yönelik üretim yapan, tedarik sağlayan, sağlamayı planlayan tüm alt yüklenici konumundaki sanayicilerimiz ve onları temsilen kümelerimiz ile sizler ve ana yüklenici konumundaki firmalarımız arasında etkili bir bilgi paylaşım ve iletişim platformu olmasını planladığımız dergimizin ilk sayısında, bu buluşma için samimi teşekkürlerimizi sunarım. Dilerseniz, temsil ettiğimiz bu sanayici kesimlerine yönelik olarak, öncelikle ilk bu noktadan girelim. Geçtiğimiz aylarda 2017-2021 SSM Strateji Belgesini açıkladınız. Bu belge doğrultusunda, savunma sanayinde yer alıp da, halen farklı branşlarda tedarikçi olan veya almayı planlayan firmalarımızı, yeni dönemde, nasıl bir yaklaşım ve iş ekosistemi, nasıl bir tedarik süreç politikası bekliyor?

Prof. Dr. İsmail Demir / SSM; Malum, stratejilerimizdeki ana unsurlardan en önemlisi yerlilik ve milliliğe devamdı. Millilik, yerlilik ve teknoloji derinliği; bu üç unsuru bir araya koyduğumuzda aslında beklentinin ne olduğu ortaya çıkıyor. Tabi, teknoloji derinliği dediğinizde de kümelerin ve KOBİ seviyesindeki şirketlerin beklentileri ile bizim beklentilerimiz arasında da mutlaka bir uyum sağlamamız gerekiyor. Belli teknolojilerdeki yatırımlar ve ürünler için kaynak gerekiyor. Bu seviyedeki şirketlerimizin, kaynak ile ilgili sorunları olabiliyor. Orada bir denge oluşturmak önemli çünkü oluşabilecek destekler de tabii ki sonsuz değil, önemli olan bu kaynakları en etkin şekilde kullanmak. Sonuç alma potansiyeli olanların veya destek verildiğinde sonuca en hızlı gidebilecek kabiliyeti olanların öne çıkartılması ile ilgili bir politika gerekiyor. Bu noktada Sanayileşme Dairemize benzeri faaliyetler ile ilgili çok önemli iş düşüyor. Sektörün bizden bir rehberlik, bir yol gösterme beklentisinde olduğunun ve bu beklentinin bize daha büyük bir sorumluluk yüklediğinin farkındayız. Bu nedenle, kurum olarak o alanda fazlaca görünmemiz ve birebir temaslarımızı arttırmamız gerekiyor. Tabii ki temel amacımız sektörün gelişmesi, bunu yaparken de sektör oyuncusu olmasını istediğimiz şirketlerde, firmalarda farkındalık yaratmak ve belli bir bilinç seviyesine gelmelerini sağlamak, iki tarafın da işini kolaylaştıracaktır diye düşünüyorum.

Murat Yetişgin, HASUN TÜRKİYE; AR-GE ve tasarım süreçlerine daha fazla önem veren firmaların, bu alanda biraz daha ön plana çıkabileceğini söyleyebilir miyiz?

Prof. Dr. İsmail Demir / SSM; Doğru. Orada da firmaların sıkıntısı şu (ki burada kendimizi iki tarafın da yerine koyarak bakmamız lazım) fikirleri olan, iş dünyasına atılan veya belli projeleri olan sanayiciye, AR-Ge teknoloji yatırımları yap dediğimizde, bu kolay bir iş değil. Bu çarkın dönmesi için bir girişimcinin kendi imkanları ile yapabilecekleri sınırlı. Bir de tabi bu tür yatırımların ve faaliyetlerin geri dönüşümü çok hızlı olmayabileceği için orada bir sinerji oluşturma yolunu bulmak lazım. Biz, teknoloji ve Ar-Ge yatırımları yapın, biraz yol alın, sonra gelin sizinle görüşelim, kolaycılığında olmak istemiyoruz. Burada yol gösterici olmamız lazım. Bu süreçte, hatta beklenenden uzun sürebilecek bu süreçte ayakta kalmalarının ve gayretlerine devam edebilmelerinin önünü açmamız gerekiyor. Bu gerçeğe gözümüzü kapatamayız. Bu gerçeği bilerek, " önce bir şeyler yapın gelin" yaklaşımı içerisinde olmak istemiyoruz.

Murat Yetişgin, HASUN TÜRKİYE; AR-GE ve tasarım süreçlerine daha fazla önem veren firmaların, bu alanda biraz daha ön plana çıkabileceğini söyleyebilir miyiz?

Prof. Dr. İsmail Demir / SSM; Doğru. Orada da firmaların sıkıntısı şu (ki burada kendimizi iki tarafın da yerine koyarak bakmamız lazım) fikirleri olan, iş dünyasına atılan veya belli projeleri olan sanayiciye, AR-Ge teknoloji yatırımları yap dediğimizde, bu kolay bir iş değil. Bu çarkın dönmesi için bir girişimcinin kendi imkanları ile yapabilecekleri sınırlı. Bir de tabi bu tür yatırımların ve faaliyetlerin geri dönüşümü çok hızlı olmayabileceği için orada bir sinerji oluşturma yolunu bulmak lazım. Biz, teknoloji ve Ar-Ge yatırımları yapın, biraz yol alın, sonra gelin sizinle görüşelim, kolaycılığında olmak istemiyoruz. Burada yol gösterici olmamız lazım. Bu süreçte, hatta beklenenden uzun sürebilecek bu süreçte ayakta kalmalarının ve gayretlerine devam edebilmelerinin önünü açmamız gerekiyor. Bu gerçeğe gözümüzü kapatamayız. Bu gerçeği bilerek, " önce bir şeyler yapın gelin" yaklaşımı içerisinde olmak istemiyoruz.

Murat Yetişgin, HASUN TÜRKİYE; Savunma sanayi, geçmişten bu yana, diğer sektörlere göre, biraz daha göz önünde olan, zaman zaman milletimizi heyecanlandıran projelerin nispeten daha yoğun üretildiği, hayata geçirildiği özel bir alan. Türk milleti, bekasını ve bir anlamda küresel ölçekte etkinliğini ve gücünü, savunma sanayiinin başarıyla ilerleyen projeleri ile örtüştürüyor. Bu sektöre ve kurumunuza da, artı olarak, önemli bir sorumluluk yüklüyor. Buradan hareketle, savunma sanayimiz, ülkemizde arzu edilen bir noktada mı? Ya da arzu edilen bir noktaya gelmesi için nasıl bir strateji izleniyor?

Prof. Dr. İsmail Demir / SSM; Arzu edilen nokta deyince, hepimizin arzu ettiği, dünyada en iyiler arasında olmaktır. Orada mıyız? Hayır, orada değiliz henüz. Öncelikle bu gerçeği tespit ettikten sonra konuşmak gerekir ama o yerde olmakla ilgili yolculuğumuz var mı, gayretimiz var mı, politikalarımız var mı, hevesimiz, isteğimiz var mı? Evet var. Belli bir potansiyel var mı, o da var. Ancak bunu harekete geçirmek, neticeye dönüştürmek önemli ve mutlaka buna yönelik stratejilerinin oluşturulması gerekiyor. Belirli ölçüde bu stratejiler kuruldu, uygulanıyor ama bunun yeterli olduğunu söylemek mümkün mü? Bence yeterli olduğunu söylemek mümkün değil. Çünkü hedefiniz yüksekse, oraya gitmekle ilgili her gün daha fazla gayretle ilgili bir sistematiğiniz olması gerekiyor. Burada sistematik önemli. Hiçbir oyuncuyu dışarda bırakmadan, insan kaynağı başta olmak üzere ülkemizin sahip olduğu bütün kaynakları kullanarak, bir seferberlik ruhu ile bu alanda koşmamız gerektiğine inanıyorum. Duygu olarak, düşünce olarak, insanımızda bunun mevcut olduğunu görüyoruz. Bu potansiyelin hayata geçirilmesi ile de ilgili kolaylaştırıcı ve yol gösterici unsurları ortaya koymak lazım. Biz SSM olarak bu konuda yol gösterici olmamız gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle teknoloji derinliğine sık sık vurgu yapıyoruz. Unutmayalım ki; dünyada artık mücadelelerin boyutları ve şekilleri değişti. Sıcak harp unsurlarının yanı sıra istihbarattan siber güvenliğe, teknoloji yetkinliklerinin askeri ve sivil pek çok farklı alanda güce dönüştürülmesine kadar, bir dizi klasik olmayan sıra dışı unsurlar şu an mevcut. Stratejilerimizi oluştururken bunları da mutlaka göz önünde bulundurmamız gerekiyor.

Murat Yetişgin, HASUN TÜRKİYE; Yerli ve millilik, her bir stratejik sektör için önemli ama bunun en yoğun hissedildiği yerde şüphesiz savunma sanayi. Devlet de, hükümet de tüm kurumlarımızda, savunma sanayi için, artık yerli ve milliliğin önemini, ruhunu kavramış durumdayız. Olmazsa olmazımız. SSM, mevcut veya devam eden projelerde, dışa bağımlılığı azaltacak şekilde yerlileştirme hususunda nasıl bir strateji ile ilerliyor?

Prof. Dr. İsmail Demir / SSM; Millilik ve yerlilik vurgusunu, her zaman yapıyoruz. Hiç vazgeçmediğimiz, belki bütün konuşmalarımızın, yazılarımızın,arkadaşlarımızla iletişimimizin ana mihverinde bu konu bulunuyor. Bu özellikle savunma sanayinde vazgeçemeyeceğimiz bir unsur ve bunu biraz daha geniş düşünmek gerekiyor. Sanayi altyapısı, bir ülkenin çeşitli alanlarına dokunmalıdır. Savunma sadece bunun önemli bir parçası olabilir ama sadece savunmada değil diğer alanlarda da farklı kabiliyetleri olan firma ve şirketler, sivil alanlar başta olmak üzere çeşitli ihtiyaç alanlarında da hizmet verebilmelidirler. Orada ne kadar kabiliyetiniz, fazla etkiniz olursa, o kadar öne geçersiniz. Bu anlamda, savunma sanayini konuştuğumuz yerde, bir savunma ürününü oluşturan parçalar arasında bir dizi ortak unsurlar bulunmaktadır. Yani sivil alanda kullanılanlarla ortak alanlar var. Bu anlamda kamu alımları ve Türkiye'nin devlet olarak duruşunda, sadece savunmada değil, diğer alanlarda da yerlilik ve millilik vurgusu yapılırsa bu her alanı etkiler ve dolayısıyla savunma sanayini de etkiler. Onun için bu yerlilik ve millilik vurgusunun sadece savunma alanında değil, bütün diğer alanlarda da gündemde olması arzumuz. Belki uygulamaların en hassas olduğu yerlerden birisi savunma sanayi ama benzeri hassasiyetlerin giderek artan oranda diğer sektörlerde de gösterilmesi, toptan bir yerlilik ve millilik vurgusunun ülke çapında benimsenmesi ve halkımızın bu konuda tüketici olarak da destekçi olması şart. Bunun nihai sonuçları, Türkiye'nin her alanda güçlü olmasına kendine yeterli olmasına kadar gidecektir. Bu anlamda dışa bağımlılığı azaltmak üzere, ürünlerimizde sürekli yerlilik vurgusunu yapıyoruz. Şartlar koşuyoruz. Yerli alt yüklenici kullanma şartı getiriyoruz. Sözleşmenin içine zaten yerlilik şartları koyunca sözleşme uygulayanların bu konuda mecburiyet hissetmeleri önemli bir şey ama tabi bu da şu demek değil. Yerlilik unsurunu koyup imkansızı zorlamak da bir çözüm değil. Bu zaten projenizi çıkmaza sokan bir şey. Belki bu diğer kamu kuruluşlarının da bir açmazı olabilir. Yerlilik şartı koyduğunuzda, o şartı yerine getirecek kaynaklar yoksa o şartı koşmanın, projeyi çıkmaza sokmanın, ana yüklenicinin arka kapılar kullanmasından başka bir sonuç vermeyeceği de açık. Burada gerçekçi olmak gerekiyor. O anlamda yerlilik şartı koştuğumuzda, "bu şartı yerine getirebilecek kabiliyetteki şirketlerimiz var mı" sorusunu da gündeme almamız gerekiyor. O anlamda beraber yürümek, onları dinlemek ve bu yerlilik ve millilik vurgusuna kavram olarak önem verirken, oyuncular yetiştirmek de önemli. Oyuncu yetiştirmek üzere gözümüzü kulağımızı kapatamayız çünkü orada bir gayret gerekiyor. Orada da bu gayreti biz şu anda hayata geçirdiğimiz çeşitli projelerde gösteriyoruz. Yani şirketlerimizi kendi başlarına bırakmıyoruz. Eğer yerli ve milli üretimle ilgili bir gayretimiz, hedefimiz varsa, dışa bağımlılığı azaltmak üzere, onu azaltacak oyuncuların ortaya çıkarılması, bizim görevimiz diye düşünüyoruz. Bu yeni oyuncuları da ortaya çıkarmak üzere ENDÜSTRİYEL YETKİNLİK DEĞERLENDİRME VE DESTEKLEME PROGRAMI (EYDEP) ve benzeri projelerimizle ilgili çeşitli duyurular yapıyoruz. Alt sektörlerin de bu konuda hassas olduğunu biliyoruz.

Murat Yetişgin, HASUN TÜRKİYE; Kesinlikle. İçinde bulunduğumuz dönemde üretilen ve hayata geçirilen projelere baktığımızda, bu konuda dışa bağımlılığı sıfıra yaklaştırmaya yönelik projeler, birbiri ardına hayata geçiyor, sektör açısından son derece dinamik bir süreç yaşanıyor. Özel sektörde de, bunun ciddi yansımalarını görüyoruz. Sanayicimiz, ülkesi ve milleti için, dışa bağımlılıktan Türkiye'nin bu alanda kurtulması için aslında büyük bir arzu ve heyecan duyuyor. Hatta bu süreçte bizzat Ar-Ge' den tasarıma, üretime kadar, alt sistem ya da parça- komponent üreticisi olarak yer almak istiyor. Trakya Bölgesini kapsayan detaylı bir saha analizi çalışmasında, % 90.79 oranında, firmalarımız bu sürecin bir parçası olmak istediğini ifade etmiş. Bu Trakya için olduğu kadar, diğer bölgeler içinde geçerli olabilir. Bu sempatiyi, savunma sanayinin tabana yayılmasında, yatırım ve üretime dönüştürme, konusunda nasıl daha somut adımlar atılabilir?

Prof. Dr. İsmail Demir / SSM; Aslında söyleşimizin başından bu yana bunu biraz vurgulamaya çalışıyorum çünkü sanayicilerimiz içinde %90 veya daha yukarı oranda bir heves var. Hatta geçmişte yaptığımız bazı faaliyetlerde de belirli bir parça, alt sistem gördüğü zaman, ben bunu yapabilirim diyenler de var. Bu hevesin ne anlama geldiğini, hayata nasıl geçeceğini bu sistem içinde yer almak isteyen arkadaşlarımıza sorsanız, "tamam bu hevesiniz var, spesifik olarak savunma alanında bana beş alan, beş konu veya beş parça söyleyin" dediğinizde, çok fazla cevap alamayacaksınız ya da alsanız dahi birbirine çok benzer dört-beş tane bilinirliği olan konu sayacaklardır. Burada ilk şart, tanımak, doğru analiz etmek, savunma sanayi deyince ürün yelpazesinde onun alt kırılımlarında neler olduğunu, nelere ihtiyaç olduğunu bilmek, artı geleceğe yönelik faaliyetlerde yine neler yapılabileceği ile ilgili fikir oluşturmak. Bu da sağlam bir iletişimi gerekli kılıyor. Bu anlamda temaslarımızı arttırmak adına çeşitli kümelenmeler ile uzun uzadıya istişareler edip, temaslarda bulunuyoruz. Çeşitli illere gidiyoruz. OSB'leri veya Ticaret ve Sanayi odalarını ziyaret ediyoruz. Sizin Gaziantep de yaptığınız etkinliğin benzeri etkinlikler için Konya'ya, Malatya, Elazığ'a gittik. Bunları üst üste koyduğunuzda bu konuda tanımak ve bilmek önemli. Yani tekrarlamak gerekirse, en önemli eksiklerden bir tanesi, savunma sanayi ama savunma sanayinin nesi? Burada bir bilgi eksikliği var. Başta da vurgu yaptığım, teknolojik derinlik denen şey, öne geçiyor. Klasik bir üretici, yenilikler koymadıkça, teknoloji ile ilgili modern bilgiyi oraya akıtmadıkça, burada oyuncu olamayacağını, olsa da uzun soluklu olamayacağını bilmeli. Daha da önemlisi savunma sanayi sektöründe yer almak demek, Türkiye demek değil. Eğer dünya pazarlarına, dünyaya hitap edecek bir standarta gelemiyorsanız, çokta uzun soluklu olmanız mümkün değil. Bunu firmalarımızın da çok iyi anlaması gerekiyor ki bu çok net bir mesaj. Türkiye'deki, savunma sanayi sektörü, sektörün büyüklüğü, hacmi, o heveste olup, biz bu sektörde yer almak istiyoruz, bunu bir milli görev ve gurur olarak görüyoruz diyen arkadaşlarımızı, daha sürekli şekilde, ayakta tutacak kadar geniş ve bol değil. TÜDEP/ HASUN tarafından yapılan araştırmayı, bütün Türkiye için yapsak, benzer verileri elde edebiliriz. % 90'ın üzerinde, girişimci, iş adamı sanayici, savunma sektörü içerisinde yer almak istediğini söyleyecektir. Peki, Türkiye deki savunma sanayi hacmi bu kadar geniş kapsamlı mı, henüz değil!

Murat Yetişgin, HASUN TÜRKİYE; Sayın Müsteşarım, SSM projelerine dönersek deniz platformları açısından, önümüzdeki hedeflerimiz neler? Örneğin 2030 lu yıllara kadar, hangi projeleri gerçekleştirmiş olmayı planlıyoruz?

Prof. Dr. İsmail Demir / SSM; Çok büyük ve kabiliyetli bir firkateynimiz olsun, çeşitli silah sistemlerimiz olsun, uçağımız olsun. Bunlar, genel geçer şeyler, söylenebilir. Bunların altında hepsi için bir teknoloji gerekiyor. Hangi tür deniz platformu olursa olsun, platformun veya ürünün adını söylemek yerine; deniz sistemlerinde, pervaneler, tahrik sistemleri, hareket sistemleri, kontrolleri, bunların silahları ile ilgili belirli teknoloji alanlarında yetkinliği arttırmak gibi bir hedef koymalıyız. Bir geminin tahrik sistemi gibi bir hedefimiz olmalı. Hangi tür gemi olursa olsun, çeşitli sınıftaki tahrik sistemleri ile ilgili vizyonumuz var. Deniz platformlarında kullanacağınız dinleme, haber alma, gözleme sistemleri, savunma ve saldırı silahları ile ilgili çeşitli spektrumlar var. Bunlarla ilgili teknolojilere sürekli kafa yormamız gerekiyor. Bunların diğer platformlarda yer alması ile ilgili kafa yormamız gerekiyor. İnsansız ve akıllı sistemler dediğimizde her tür ortamda, kara deniz hava, bunlar söz konusu. Bunlarla ilgili temel teknoloji unsurlarını, bir kontrol sistemi, onun yazılımı, onların entegrasyonu, bir komuta kontrol sisteminde ortak karar verme mekanizmalarının en optimum şekilde olması, bunun lojistiğinin sağlanması gibi unsurlar temel unsurlardır. Hangi platformu konuşursanız konuşun, bunların teknoloji olarak elinizde olması gerekiyor. Bir ülke olarak yazılım sisteminde, işletim sisteminde iyi olmanız gerekiyor, kontrolde iyi olmanız gerekiyor, malzemede iyi olmanız gerekiyor. Bu altyapıda sağlam olduğunuz müddetçe ürüne giden yolda, hangi ürün tanımlanırsa tanımlansın, daha hızlı yol alabilirsiniz. Temel mühendislik yetilerinizin, burada analiz yapabilecek, ürünle ilgili iş paketleri oluşturup, onlarla ilgili çeşitli bilgileri bir araya getirebilecek, buradan ürün çıkarabilecek kabiliyetiniz olması gerekiyor. Bunlar olduktan sonra platform adı olarak, ürün adı olarak, silah adı olarak bir şeyin söylenmesi çok daha kolay olur. O açıdan, biz burada hedeflerimizi önümüzdeki yıllarda şu ürün, şu sistem, şu platform diye adlandırmak yerine temel teknolojilere yönlendirmek istiyoruz.

Murat Yetişgin, HASUN TÜRKİYE; Hava platformlarını da değerlendirmenizi isteyecektik ama temel yaklaşımı net olarak ortaya koydunuz. Önce teknolojide ve sistem de iyi olmak temel hedef sanıyorum.

Prof. Dr. İsmail Demir / SSM; Tabii ki bakış açımız aynı olacak. Çalıştığımız konular malum. Malzeme, elektronik, kontrol, mühendislik kabiliyetleri, mühendisliğin çeşitli alanları, bunlar ana unsurlar. Bunları iyi yaptığınız müddetçe ana unsurları bir araya getirip hızla ürüne dönüştürmek çok daha kolay olacaktır.

Murat Yetişgin, HASUN TÜRKİYE; Hava platformlarında, Anka, Hürkuş, Atak projeleri TSK'da görev ve sorumluluk almaya başladı. Bu platformlarda geliştirme ve yeni ürün projeleri olacak mı?

Prof. Dr. İsmail Demir / SSM; Var tabi... Bunları da zaman zaman yayınlıyoruz. Hava sistemlerinin, uçakların, helikopterlerin çeşitli sınıfları var. İnsansız Hava Sistemlerinde de miniden makroya kadar değişik ölçeklerde çeşitli sınıflar var çünkü artık bir yola girdiğinizde, bu operasyonu daha etkin kılacak unsurları yavaş yavaş eklemeye başlıyorsunuz. Gelecekte şu ürün veya bu ürün detayı vermektense, biraz ürün ortaya çıktıktan sonra bilinmesinde yarar olduğunu düşünüyorum.

Murat Yetişgin, HASUN TÜRKİYE; Bütün bunlardan ayrı bir yere koyarsak, TFX projesi, heyecanla beklenen projelerden bir tanesi. Bu konuda tasarım ve motor geliştirme çalışmaları ne durumda? İlk milli, tasarım ve üretim uçağımızı ne zaman semalarımızda görebileceğiz?

Prof. Dr. İsmail Demir / SSM; Bu konuda, çeşitli ortamlarda söylenen malum tarih 2023. Bir hedef olarak konuldu. TUSAŞ bu konuda ana yüklenici. Bir rota ortaya konularak belirli bir ortak bulundu. Beraber çalışma sistemi getirildi. Ancak baktığınızda da Türkiye, bir jet uçağı yapmış da uçurmuş bir ülke değil henüz. Bu konuda almamız gereken bir mesafe var. Tecrübe önemli. İnsan sayımız sınırlı. Yani bu gün Türkiye de mezun olmuş uçak mühendisi sayısı, bizim konuştuğumuz projeleri gerçekleştirmek için gerekli sayıda yeterli mi diye sorabiliriz. Onun üzerine, mezun olmuş uçak mühendislerinin kaç tanesi uçak mühendisliği yapıyor diye sorulabilir. Yani, bir iddia ortaya koyduğunuzda, o iddia ile ilgili kaynaklarınızın da gözden geçirilmesi yararlı olacaktır. Önce bu kaynaklarla ilgili belki bir çalışma yapılması daha doğru olacak. Bu hedefleri hayata geçiririz. Evet, Milli Muharip Uçağımız olacak. Burada, teknolojik yetkinlikleri kazanmak, ürünleri yavaş yavaş ortaya çıkarmak gerekiyor. Bugün bir F35 in geliştirme süreçlerine baktığınızda, onun motor geliştirme süreçlerine baktığınızda, bu işi yıllardır yapan ülkelerin bile belli bir süreç içinde yaptıklarını görüyoruz. iddialarımız olacak. İddialarımız kısa sürede hayata geçirmek üzere ideallerimiz olacak. Onları hayata geçirmek üzere de neler yapmamız gerektiğini, bu günden düşünüp tedbirlerimizi almamız gerekiyor. Savaş uçağımız olur, onun çeşitli versiyonları olur. Bu konuda dünyanın en iyi uçağını yapacağız. Niyetimiz de bu ama ilk uçağımız öyle olmayabilir çünkü adım adım gitmemiz gerekebilir. Ama Türkiye kararlı olduğu müddetçe, hedefe kitlenip, er veya geç bu hedefine ulaşacaktır! Bir gün erken olur, bir gün geç olur ama hedefi koymamız ve oraya doğru yürümemiz önemli. Burada bence sormamız gereken soru, yürüyüşümüz nasıl? Yani yola çıktık ama yoldaki yürüyüşümüzü her zaman kontrol etmemiz gerekiyor çünkü yürüyüş hızınız, hedefe nasıl, ne kadar zamanda varacağınızı belirler. Onun için yürüyüşümüze dikkat etmemiz lazım.

Murat Yetişgin, HASUN TÜRKİYE; Çok maksatlı yerli helikopter projesi de İdef 2017 de boy gösterdi ve izleyebildiğimiz kadarı ile büyük beğeni kazandı. Bu konuda yol haritası nedir? Ana yüklenici, sanıyoruz yine TUSAŞ olacak. Özel sektöre, Altay projesinde olduğu gibi, bu konuda ihale söz konusu olacak mı? Özel sektör, burada kendisine nasıl bir pay çıkarabilir?

Prof. Dr. İsmail Demir / SSM; Özel sektörün kendisine pay çıkarması derken, Altay Tank projesi örneğini vurguladınız. Kara araçlarında, bir anlamda belirli ürünler yapan şirketlerimiz var. Bu anlamda "şirketler " lafını kullanabiliyoruz. Ancak hava platformlarında, bir helikopteri düşündüğümüzde, bu anlamda, öne çıkmış, ürün çıkarmış veya ürün yapma konusunda bir alt kademe dahi olsa yetkinliği olan şirketlerimiz var mı diye sorduğumuzda, buna çok pozitif cevap veremiyoruz. Yani, büyük ihtimalle, seri üretim aşamasında da yine TUSAŞ devam edecek. Ancak soruyu şöyle çevirirsek; Peki bu ürünün sistemleri konusunda alt sistemleri konusunda, bir pal'i, tork konverter'ı, şanzumanın dişlileri, iniş takımı vb.leri üretecek sektörde oyuncular olacak mı, tabii ki olacak. Bizim ana yükleniciyi özellikle bu konuda yönlendirmemiz söz konusu. Onlar da zaten maliyet etkin olmak istiyorlarsa, bir entegratör olmak istiyorlarsa zaten bunu yapmaları gerekiyor. Bu konuda da buna cevap, pozitif. Tabi ki olacak. Hatta inşallah daha da artarak olacak. Bu, o konuda oyuncu olanların da sadece TUSAŞ'ın ya da bir tip helikopterin değil, bir dizi helikopterin alt yüklenicisi olabilirler. Genel maksat helikopteri geliyor, bunun dışında, ATAK var. Bunlar içinde bir dizi oyuncunun saha da olması normal ve beklenen bir şey. Bu konuda, tabi ki, biz de özel sektörü heveslendirmek isteriz. Daha da ilerde hatta helikopter ya da başka bir birimin belirli ölçüde bir iş merkezi, bir ürün yelpazesinde öne çıkan bir ürün olursa, özel sektörün de ortaklığı ile artık bir işkolu olarak, bir şirket olarak da yapılanması da ilerde söz konusu olabilir. Yeter ki, yeterince hacim, pazar, iş büyüklüğü oluşsun. Bu konuda şirketlerimizi de belki özel sektör alan bazlı bir araya getirmek de mümkün olabilir.

Murat Yetişgin, HASUN TÜRKİYE; AR-GE ve tasarım süreçlerine daha fazla önem veren firmaların, bu alanda biraz daha ön plana çıkabileceğini söyleyebilir miyiz?

Prof. Dr. İsmail Demir / SSM; Doğru. Orada da firmaların sıkıntısı şu (ki burada kendimizi iki tarafın da yerine koyarak bakmamız lazım) fikirleri olan, iş dünyasına atılan veya belli projeleri olan sanayiciye, AR-Ge teknoloji yatırımları yap dediğimizde, bu kolay bir iş değil. Bu çarkın dönmesi için bir girişimcinin kendi imkanları ile yapabilecekleri sınırlı. Bir de tabi bu tür yatırımların ve faaliyetlerin geri dönüşümü çok hızlı olmayabileceği için orada bir sinerji oluşturma yolunu bulmak lazım. Biz, teknoloji ve Ar-Ge yatırımları yapın, biraz yol alın, sonra gelin sizinle görüşelim, kolaycılığında olmak istemiyoruz. Burada yol gösterici olmamız lazım. Bu süreçte, hatta beklenenden uzun sürebilecek bu süreçte ayakta kalmalarının ve gayretlerine devam edebilmelerinin önünü açmamız gerekiyor. Bu gerçeğe gözümüzü kapatamayız. Bu gerçeği bilerek, " önce bir şeyler yapın gelin" yaklaşımı içerisinde olmak istemiyoruz.

Murat Yetişgin, HASUN TÜRKİYE; Kara platformlarında, özellikle Altay projesi geçtiğimiz günlerde çok konuşuldu. Basına da yansıyan haliyle güç üretimini sağlayan motor ünitesi konusunda bir sıkıntı var mı? Altay tankının seri üretimi ve TSK envanterine giriş takvimi nedir?

Prof. Dr. İsmail Demir / SSM; Seri üretim ihalemizi bitireceğiz. Ondan sonra, Altay Tankı 2020 yıllarında envantere girmeye başlayacak büyük ihtimalle şu anda görünen bu. Tabi burada; Motor geliştirme projesini verdiğimiz firmanın sözleşmesinde tekrar başa dönülmesi ile motorda sorun var algısı oluştu. Şu algı beni rahatsız ediyor; sağdan soldan "Türkiye de motor konusunda sorun var. Sınıfta kaldı. Yapamıyor. Biz yapalım". Böyle bir şey yok! Türkiye, on sene önce motor yapmıyordu, yirmi sene öncede motor yapamıyordu ama şu anda, Türkiye bu konuda çok daha iyi bir durumda. Bir yol alındı mı alındı. Bilgi alındı mı, alındı. Bir gidişimiz var. Bir dizi çantasını kapan şirketin, "siz motor yapamıyor musunuz, biz falan şirketiz, burada motor yapalım" demesi beni rahatsız ediyor. Böyle bir durum yok... Türkiye'de bu konuda yetkili olan, yetkinliğini giderek artıran şirketlerimiz var. BAU şirketlerimiz belki üç ay sonra bize motor veremeyecekler ama bunlar projelerimizi hayata geçirdikten belli bir süre sonra motoru, transmisyonu yapacaklar. Bu altyapının sistemi, sözleşmesi ihalesi ile ilgili yeni bir yaklaşım olabilir. Ancak "Türkiye, motor yapamıyor, sınıfta kaldı" olarak kesinlikle bakmamak lazım.

Murat Yetişgin, HASUN TÜRKİYE; Yani bu konuda, Altay Tankının üretimi ile güç üretim ve aktarım ünitelerini ayrı ayrı mı görmek, aynı projenin farklı safhaları olarak mı değerlendirmek gerekiyor?

Prof. Dr. İsmail Demir / SSM; Tabi, şimdi biz 2020 de seri üretim tanklarımızı alacağız derken, motorda da o tarihte, yerli çözüm bir üretimimiz olacak mı, büyük bir ihtimalle olmayacak. Zaten motor ve güç sistemi paketi temininde şu anda bir sorunumuz yok. Biz ilgili firmalarla devam ediyoruz. Bunların temin ve tedariki noktasında bir sorun yok ama biz yerli sistem de istiyoruz ve bunun geliştirme çalışmaları ayrıca devam ediyor. Yani şimdi yine algı olarak, tank ya da top sistemlerimizde, Türkiye motorsuz kaldı, bize motorda vermiyorlar, ne yapacağız? diye bir durum yok. Biz yerli motor istiyor muyuz, istiyoruz. Geliştirme sürecimiz de başladı.

Murat Yetişgin, HASUN TÜRKİYE; Sayın Müsteşarım, özel sektör kuruluşları, işte Otokar, FNSS, BMC, Katmerciler ve diğerleri, pek çok farklı kullanım amacına göre, farklı ürünler ve sistemler üretiyorlar. Ortada bir de 2023 savunma sanayi ihracatımız için belirlenmiş 25 milyar dolar ihracat hedefimiz var. Şunu sormak istiyorum, bu tür özel sektör firmalarımızın, TSK envanterinde olmasa bile, ihracata yönelik çalışmaları, dış Pazar faaliyetlerinde SSM olarak bir katkınız, desteğiniz oluyor mu? Savunma sanayi ürünleri ihracatı açısından, özel sektöre yönelik bir destek stratejiniz var mı?

Prof. Dr. İsmail Demir / SSM; Burada iki kalem var. Savunma sanayinde ihracat konusunda ilki; ürünün kendisinden bahsediyoruz. Nihai üründen. Nihai ürünü pazarlamak da çok kolay değil. Niçin? Savunma sanayi ürünü ihracatçısı olarak bir geçmişiniz yok, Türkiye olarak. Geçmiş olmayınca, pazara gittiğinizde sizi tanımaları, sizinle ilgili bilgi edinmeleri, ürününüzü test etmeleri, bunların hepsi birer süreç. Burada sabırlı olmamız lazım ve bu sabırla beraber, ihracatın arttığını da göreceğiz. Bu tabi çoklu bir çaba. Falanca şirket gitsin, satabiliyorsa satsın diyemiyoruz çünkü dünyada da gördüğümüz manzara; bu, toplu bir hareket. Devlet tamamen şirketlerin arkasında olmalı. Desteklemeli. Kredi mekanizmaları oluşturulmalı. Şirketlerin performansı ve bu birbirine bağımlı, iç içe şeyler. Şirketiniz ve ürününüz iyi olacak, ürününüzü siz kullanıyor olacaksınız, devletiniz arkanızda kararlı duracak. Politik mekanizmalar ile ilgili siyasi mekanizmalar ile ilgili diyaloglar iyi olacak, bunlar bir araya gelecek ihracat için. Bunlar bir araya geldi mi, ihracat potansiyelinin fazla olduğu ülkeler var ama bunların hiçbirisinde, hemen yarın sonuç aldık, alacağız beklentisinde de olmamak gerekiyor. Sürekli nefesinizi canlı tutmanız, koşmanız gereken bir alan. Bunu hiç unutmamak lazım. Hatta falanca veya filanca ülkedeki ihracat çabamızdan, bir yıl geçti, iki yıl geçti sonuç alamadık dememek lazım. Cesareti kırmamak lazım. Sürekli olarak, bir yıl da geçse, beş yıl da geçse peşinden koşmak lazım. Bu işler böyle oluyor. Platform ihraç etme konusu olduğunda, peki biz bir dizi alt yüklenici sanayiciden bahsedersek, belki çok kısıtlı sayıda firmalarımız platform ihraç edebilecek. Bu nasıl bir ekosisteme yayılacak sorusu var. Tabi çok açık cevap; bunlar, ihracatı yapabildiği müddetçe, pazar bulabilip, netice aldıkça alt yükleniciler de otomatik olarak pazar bulabilecekler. Diğer kalem de şu; bizim alt yüklenicilerimiz, şirketlerimiz çeşitli küçük teknolojik ürün, parça veya komponent bazında dünyada en iyiler arasına girebiliyorlar ise sadece Türk şirketleri olmasa bile, bir dizi alanda, şirketler gelip sizi bulacaklar, siz yetkin üretici olduğunuz için sizi, kendi nihai ürünleri ile ilgili kaynak olarak kullanacaklar. Onların her çabasından, yaptığı her satıştan siz de pay alacaksınız. İhracatın ikinci bacağı da bu. Bu çoğu zaman gözümüzden kaçıyor ama aslında çok önemli. Belki de küçük firmaların buna ağırlık vermesi gerekiyor.

Murat Yetişgin, HASUN TÜRKİYE; Ankara da, Savunma Sanayi İhtisas OSB çalışmaları devam ediyor. Buna benzer bir çalışmalar farklı şehirlerde devam edecek mi? Buna bağlı olarak, teknolojik yetkinliği yüksek, önemli bir endüstriyel havza olan Trakya Bölgesinde, 6-7 yıllık bir ön hazırlık çalışmasının arkasından, Trakya'da inşası devam eden TÜDEP EURASIATECHNOPARK bünyesinde, yerli ve özgün platformların desteklenmesine yönelik olarak, savunma ve havacılık ihtisas Ar-Ge ve tasarım merkezleri, prototip atölye ve laboratuvarları ile ciddi bir ekosistemin oluşturulması çalışmaları var. Bölgede faaliyet gösteren HASUN (Havacılık Savunma Uzay ve NGS) Kümelenmesi, 300'ü aşkın üye firması ile özellikle, milli platformların alt sistem üretimine aday entegratör düzeyinde firma programları geliştiriyor. Trakya Bölgesinde yer alan Valilikler, Üniversiteler, Kalkınma Ajansı, Teknoparklar, OSB yönetimleri ve BST Bakanlığı lokal teşkilatları destek ve işbirliğinde, HASUN Kümelenmesi tarafından çok özel saha çalışmaları yapılıyor. SSM olarak sizlerin de bilgisi dahilinde, belirli parça, malzeme veya daha önemlisi alt sistemlerde, entegre üretimlerle ihtisaslaşma hedefleniyor. Bu ve benzeri çalışmalar da, gerek Hasun Küme üyeleri, gerekse Eskişehir, İzmir, Bursa, Ankara, İstanbul kümelerinde yer alan, ülkesinin yerli ve milli ürünlerle dışa bağımlılığını sonlandırmaya odaklanmış, sanayicilerimize yönelik cesaretlendirici, teşvik edici bir mesajlarınız olacak mı?

Prof. Dr. İsmail Demir / SSM; OSB aslında biraz da bizim projemiz. Arazi tahsisi birebir, Müsteşarlığımızın eliyle yürütülen bir proje. Onlarca da OSB oluşturamıyorsunuz. İhtisas, adı üzerinde. İhtisas olunca da, o ihtisas alanında kaç tane OSB olabilir? Fazla olursa, o zaman da ihtisasın anlamı kalmayabilir. Bence meseleye böyle bakmak lazım. Öbür türlü, konsantrasyon kaybı olabilir ama kümelenmelerin sektör ilişkileri, özellikle vurguladığım belli teknoloji ve belirli yetkinlik bazlı konsantrasyonları önemli. Onun için biz, kümelenmeleri muhatap alıp, kümelenmeleri gayrete getirmek istiyoruz. Ayrıca kümelenmeler, teknoloji bazlı odaklandıklarında, odakları ile beraber sadece savunma değil ulaştırma, enerji, eğitim gibi alanlara da dokunabileceklerdir. O anlamda, kümelenmelerin bu konsantrasyonu taşımaları önemli. Belli teknoloji alanlarında, mesela, biz savunma diyoruz ama savunma aslında bir teknoloji değil tabi. Savunma çok geniş bir alan. Oradan, odak teknolojileri seçerlerse, bu çok daha geniş bir kitleye hitap etme şansı verir. Hem de teknolojik derinliği sağlar. Çok sayıda İhtisas OSB oluşturmak pratik olarak, çok da sonuç verecek bir şey değil. Birkaç tane daha olabilir mi, olabilir. Adı üstünde, ihtisas da olduğu için, belli bir sayıda kalması gerekiyor.

Murat Yetişgin, HASUN TÜRKİYE; Kümelenmeler konusuna biraz daha girersek, endüstriyel yetkinliğin tabana yayılması, proje süreçlerinin, kümelerdeki verilere göre daha iyi planlanması, projelerde yer alabilecek, alt sistem ya da parça üreticisi yetenekli potansiyel firmalar etkin ulaşım, onlardan da savunma ve havacılık sektörüne iletişim yönünde tüm süreçlere, ciddi katkı sağlayacak, önemli kümelenme çalışmaları var. Bu, dünyada, gelişmiş platform üreticisi ülkelerde de böyle. İşte, İzmir' de HUKD Kümelenmesi, Eskişehir'de ESAC Kümelenmesi, Ankara'da OSSA Kümelenmesi, Bursa'da BTO Kümelenmesi, İstanbul'da SAHA ve İkitelli Kümelenmeleri, Trakya'da TÜDEP HASUN Kümelenmesi gibi önemli kümelenmeler çalışmalarını sürdürüyor. Yeni yeni, Elazığ, Konya, Gaziantep Güney Anadolu gibi kümelenme çalışmaları da devam ediyor. Kümeler, firmaların, sektöre sağlayabilecekleri katkıları, katmanlandırma, yeteneklerini sınıflama ve maksimum verim ile milli ve yerli üretim hedeflerimize katkı sağlama anlamında önemli yapılanmalar. Bu açılardan da değerlendirirsek, kümelerden beklentileriniz neler? Bununla bağlantılı olarak, kümelerin içerisinde yer alan üye firmalara mesajlarınız var mı?

Prof. Dr. İsmail Demir / SSM; Kümeler iletişim açısından oldukça önemli. Söyleşimizin başında da bahsetmiştik, bizim açımızdan da en önemli unsurlardan bir tanesi iletişim. Savunma sanayii nedir, neler yapılıyor, nasıl yer alınabilir, sistem nasıl çalışıyor? Burada, teker teker firmalarla görüşmek çok da rantabl değil ama firmalarımız kümelerde temsilci olarak yer aldıkları zaman, bu iletişimde çok daha kolaylık sağlıyor. Küme, kendisini odaklayabiliyor, yönlendirebiliyor. Dolayısı ile kümelerin çalışmalarına çok önem veriyoruz. Şirketlerimizin küme içinde bulunmalarını, kümelerin içinde sertifika niteliğinde iş yapabilmelerine önem veriyoruz ve gerçekten olumlu buluyoruz. O açıdan, küme yöneticileri arkadaşlarımız ile temaslarımız çok önemli. Onların çalışmaları bu anlamda oldukça değerli. Orada oluşturacakları fikirler ile oluşturdukları platformlarda gündeme gelecek konular, kümeye yansıtılır. Küme hedeflenir, odaklanır ve bir anlamda, onların sesi bize ulaşmış olur. Bizim sesimiz onlara ulaşmış olur. Böyle baktığınızda enerji israf etmeden hedefe yoğunlaşabilir ve sonuç alıcı adımları çok daha kolay atabiliriz. Aynı zamanda, sistemde de boşluk bırakmayız. Bir ekosistemden bahsediyorsak, bir dizi belirttiğimiz teknoloji alanları, alt sistemlerle ilgili popüler olan konulara, koşturma veya yoğunlaşma olurken, bazı konular dışarda bırakılabiliyor. Bu iletişim olduğu zaman, çok açık bir şekilde, bütün spektrumları yakalayıp, orada odaklanacak çok ilginç alanlar ve boşluklar bulup, orada ülke açısından da faydalı olabileceğiz. Hem de şirketlerimizin, birbirlerinin ayaklarına basarak, aynı alana koşmaları yerine, boşlukları doldurmasını sağlamış olacağız. Kümeler yoğunlaştıkları zaman, sektöre indikleri zaman, odaklandıkları alanda çok daha büyük sinerji sağlayabilirler. O da bilmekle, tanımakla, geleceğe yönelik ihtiyaçları anlamakla olacaktır.